dublaj çevirisi denen garabet

Meslekten biri olarak kendi yaptığım iş için "garabet" yakıştırmasında bulunmam biraz yadırgatıcı olabilir; ama maalesef, film çevirisi sektörünün çıkardığı işlerin büyük çoğunluğu için bunu söylemek zorundayım.

Dublaj ve alt yazı filmlerindeki kötü Türkçe, kendi arasında sohbet eden birkaç entelin eğlenmek için açtığı bir konu olmanın çok ötesinde, bence son derece ciddiye alınması gereken bir sorun. En basitinden şöyle ifade edeyim, daha yeni üç yaşına giren oğlumun, Türkçeyi seyrettiği çizgi filmlerde duyduğu anlamsız kelimeler sıralaması sanmasını istemiyorum.

Küçük bir örnek vereyim:  Oğlum parka gitmek istiyorsa, Türkçede söylenmesi gerektiği gibi "Ben parka gitmek istiyorum." demeli, "Neden parka gitmiyoruz?" değil. Ona parka gidemeyeceğimizi söylemişsem ve oğlum da parka gitmiyor olmamızın sebebini merak ediyorsa, ancak o zaman "Neden parka gitmiyoruz?" diyebilir.

Mesele sadece ben ve oğlumla ilgili değil tabii ki. Konuştuğumuz zaman birbirimizi doğru olarak anlamak için kullandığımız kelime ve cümlelerin herkesin kafasında aynı anlama gelmesi gerekir; oysa televizyondaki dublaj Türkçesi dediğimiz o garabetin, bırakın herkeste aynı anlamı ifade etmesini, bezen hiç kimsede hiçbir anlam ifade etmediği bile oluyor.

Bir önceki blog yazısından örnek vereyim:

"Bir hissim vardı." ne demektir? Kim, nasıl bir durumu ifade etmek için böyle bir cümle kullanır?

Yabancı filmlerdeki karakterlerin, dolayısıyla yabancı ülkelerde yaşayan insanların birbirleriyle"Bir hissim vardı." falan gibi, ne anlama geldiği ya hiç anlaşılmayan ya da çok zor anlaşılan cümleler kurarak konuştuğunu zannedebilirsiniz. En azından, yaptığı kötü çevirelere kılıf bulmak için "dublaj Türkçesi" diye bir tanım icat etmek zorunda kalan dandik çevirmenlerin öyle zannettiğinden eminim. Oysa, bu karakterler birbirlerine aslında gayet anlaşılır şeyler söylüyorlar. Örneğin "İçime doğmuştu." diyorlar.

Biri size "İçime doğmuştu." dediğinde siz ne anlıyorsanız, İngilzce konuşan iki insandan biri karşısındakine "I had a feeling." dediğinde o da onu anlıyor. Şifreli konuşma falan yok.

Bu sorun, "Ne olacak ki canım? İdare ediyoruz işte." noktasını çoktan aşmış durumda. Artık derdini ifade edemeyen, bir şeyler söylese bile ne demek istediğini karşı tarafa doğru şekilde aktaramayan koskoca bir nüfusa sahibiz. Bir ara çok moda olan bir sloganla ifade etmek gerekirse, silkinip kendimize geleceksek işe buradan başlayabiliriz.


Yorumlar