öldür de bitsin

Tabiri caizse "yeni nesil" olarak tanımlayacağım genç çevirmenlerin,  Türkçeye daha yakın çeviri yapma eğilimlerini takdirle karşılıyorum. Bu işe ilk başladığımda, dilimize "Dublaj Türkçesi" denen garip şeyi yerleştirmekle gurur duyan abilerimiz vardı; şimdi, Türkçeye karşı çok daha saygılı olan kardeşlerimiz var.

Tabii bazen ayarı tutturamayıp iyice kahvehane ağzına dönen çevirilerle de karşılaşıyorum. Ya da, "bekarlığa veda partisi"ni "kına gecesi" diye çevirerek kaş yapayım derken göz çıkartan arkadaşlar da oluyor. Ancak genel olarak, gidişatın olumlu olduğunu gözlemliyorum.

Çevirilerin Türkçeye yakın olmasını her zaman savunan biri olsam da, bu "ayar tutturma" meselesi yüzünden bazen tereddüde düştüğüm de oluyor. Sonuçta, bizim işimiz yabancı bir metni alıp her şeyiyle "Türkleştirmek" değil. O işin adı uyarlama. Bizim işimiz, tamamen başka bir kültürde geçen konuşmaları, ilgili anlamı en iyi verecek şekilde çevirirken, seyirciye bunun nihayetinde başka bir kültür içinde yaşayan insanların başka bir dilde yaptıkları konuşma olduğu hissini kaybettirmememiz gerektiğini düşünüyorum.

O yüzden de "Why don't you just kill me?" gibi basit bir cümlede bazen takılabiliyorum. Anlamını çıkaramadığından değil tabii, nasıl aktarmam gerektiğinden emin olamadığım için.

"Beni neden öldürmüyorsun?" gibi kötü bir çeviri vermek istemiyorum; ama öte yandan, "Why don't you..." diye başlayan kalıplarda sıkça yaptığım üzere "Hadi öldür beni." dediğimde, anlamın biraz eksik kaldığını hissediyorum. O sahnedeki teslim olmuşluk hissini de işin içine bir çeviri lazım bana.

Çözümü "Hadi öldür de bitsin." diye çevirmekte buldum. Yenilgiyi kabul eden kahramanın çaresizce teslim olduğu bu sahneye en uygun çevirinin bu olduğunu düşündüğüm için. Ama bu sefer de, kaynak metinden iyice uzaklaşmış, anlamı ve o anlamın içindeki duyguyu vereyim derken, şimdikilerin tabiriyle bir yerimden element uydurmuş gibi oldum.

Yine de, çeviriyi bu elementli haliyle bıraktım tabii, buram buram kötü çeviri kokan "Beni neden öldürmüyorsun?" cümlesini kullanacak halim yoktu.

Kına gecesi gafıyla ilgili yazdığım yazıya buradan ulaşabilirsiniz.




Yorumlar