Nedir Bu Üç Nokta Sevdası


Umberto Eco’nun yıllar önce okuduğum bir yazısında, üstat, acemi yazarların üç nokta kullanma sevdasıyla  dalga geçiyordu. Sanki… üç nokta koyunca metin daha bir önemli…  daha bir ağır başlı… verilmek istenen anlamı…  daha iyi bir… vurgulayacakmış gibi…  olur olmadık yere üç nokta konmasını eleştiriyordu. 
Düz metinde üç nokta kullanıp kullanmamak yazarın bir tercihi, bunu acemice bir çaba olarak görüp görmemek de okurun beğenisidir şüphesiz. Bu konuda fazla ahkam kesmek istemem.
Türk sinemasının sevindirici bir şekilde atılım yapmasının bir etkisi olarak karşıma çok sık çıkmaya başlayan Türkçeden İngilizceye çevrilmiş senaryolardaki, ve tabii çevirinin kaynağı olan  Türkçe senaryolardaki üç nokta sevdasına gelince…  bu konuda birkaç çift laf etmenin haddimin sınırları içinde kaldığını düşünüyorum.
Senaryo henüz film çekilmeden yazılmış bir taslaksa üç noktalar tamamen gereksizdir. Diyaloglarda nereye nasıl vurgu yapacağına karar vermek oyuncunun işidir. Zaten hiçbir oyuncu da yeteneğini gösterirken taslak senaryodaki üç noktayı dikkate almaz.
Senaryo, film çekildikten sonra deşifre edilerek yazılmışsa üç noktalar gereksizdir. Bu döküm sadece okumak amaçlı çıkartılıyorsa, oyuncuların vurgularını kağıda dökmek zaten imkansız olduğuna göre her nefes alma molasını üç noktayla göstermek okuyucunun hızını kesmekten başka bir işe yaramayacaktır. Asıl olan filmdir. Hedef kitle filmi seyredenlerdir; senaryoyu okuyanlar değil.
Deşifre senaryo, altyazı ya da dublaj çevirisine yardımcı olmak için yazılmışsa üç noktalar yine gereksizdir. Yazarın üç nokta koyma gereğini hissettiği pek çok yere aslında sadece bildiğimiz nokta işareti konabilir. Nokta demek durmak demektir. Adam cümlesini bitirmiş ve durmuş. Bunu üç noktayla belirtince pekiştirme yapmış olmuyoruz.
Teknik anlamda bakacak olursak, dublaj çevirisinde uzun nefes molalarını belirtmek için bazı işaretler vardır. Bunlar dublaj sanatçısına yardımcı olmak için konur; ama kullanım şekli her kafamıza esen yere üç nokta koymak şeklinde değildir.
Altyazı çevirilerinde bitmiş cümleleri üç noktayla pekiştirmeye çalışmak gereksizdir. Altyazının amacı, kaynak dili bilmeyen seyirciye ne konuşulduğunun bilgisini vermektir; duyguları aktarmaya çalışmak değil. Öyle olsa bile, sırf metnimize üç nokta ekledik diye daha duygusal bir metin elde etmeyiz.  Yok eğer üç nokta koyarken amacımız zaten duyguları aktarmak değil konuşmadaki boşluğu bildirmekse, bunun yolu altyazıda bir sonraki paragrafa geçmektir. Böylece çok daha anlaşılır olacağınızdan emin olabilirsiniz. 
Uzun lafın kısası, ister kaynak metni hazırlayın ister çevirisini, o kadar çok üç nokta koymanıza…  hiç..  gerek…  yok.

Yorumlar

Adsız dedi ki…
Ben de hobi olarak anime çevirmenliği yapıyorum. Malum, animelerde karakterler çok sık duraklıyor ve herhangi bir duruma karşı her anlamda aşırı tepkiler veriyor. Hâl böyleyken hem duraksamaları belirtmek için birçok yerde üç nokta kullanma ihtiyacı duyuyorum hem de abartılı duygusal tepkilere "!" kullanma ihtiyacı duyuyorum. Ama bir yandan da bu kadar fazla üç nokta ve ünlem kullanmaktan rahatsızlık duyduğumdan orta bir yol bulmak istiyorum. Anlayacağınız bu konuda çok arada kalmış birisiyim. Bir de mükemmeliyetçiliğimle birleşince çok rahatsız edici oluyor.