Her Çeviri Hatası İllaki İngilizce'den Türkçe'ye Olmaz

Her çeviri illa ki çevirmenin duruşunu da içerir. Her ne kadar daha önceden ortaya konmuş bir kaynağın yeniden yorumlanması yani bir bakıma ortaya yeni bir şey konmaması söz konusuysa da, kelime seçimlerinden cümlenin kuruluşuna kadar her şey çevirmenin tercihleriyle, doğrudan doğruya çevirmenin duruşuyla ilgilidir; ve aktarılan bilgi öncelikle bu duruşun süzgecinden geçer.

Tabii her çeviri doğrudan doğruya çevirmenin duruşuyla ilgilidir diye her çevirinin içinde böyle bir duruşun izlerini aramak abes olur. Örneğin bir film çevirisinde "Hey man" diyen adamı "Naber adamın" veya "Naber dostum" diye çevirmek çevirmenin hangi kelimeyi kendine daha sıcak bulduğundan yola çıkarak onun hayat görüşünün izlerini taşısa da, sonuçta bu bir filmin içindeki binlerce diyalogdan sadece biridir; ve uzun uzadıya ele almaya çalışmak israf ettiğimiz zamana değmez.

Bazen de bütün çeviri bu duruşla ilgilidir. Kasten olur ya da olmaz, ama kurulan her cümlede (hadi her cümlede olmasa bile bazı kilit cümlelerde) bu duruşu hissedersiniz. Aktarılmaya çalışılan görüşü beğenirsiniz ya da beğenmezsiniz, bu da tamamen sizin duruşunuzla ilgilidir; ama ortada belli bir duruşu aktaracağım diye kasten yapılmış bir çeviri yanlışı varsa bu konuda bir çift laf edersiniz.

Geçen gün seyrettiğim Fırtına filminde olduğu gibi. Tabii bütün film belli bir görüşü sempatikleştirmeye çalışmak üzere kurulmuşken kalkıp da bir lafta geçen bir kelime için uzun uzun blog yazmak da abes olabilir; ama filmi seyrettiğimden beri aklıma takılan noktalardan birini, doğrudan doğruya çeviriyle ilgili olanını burada yazmak istedim.

Film iki dilli. Dillerden biri Türkçe, diğeri Kürtçe. Kürtçe konuşulan yerlere Türkçe altyazı yazılmış. Hassas bir konu olduğu için beni yanlış anlayıp hemen reaksiyon göstermeye çalışacaklar için belirteyim, aklıma takılan meselenin filmde kullanılan dillerle hiçbir alakası yok. Benim sorunum çeviride yapılan maddi hatalarla; daha doğrusu filmin genel duruşunu aktarmak uğruna kasten yapıldığını sandığım hatalı kelime tercihleriyle, hatta doğrudan doğruya saptırmayla ilgili.

Bu hatalardan biri Nevruz kelimesi. TDK, nevruz kelimesi için şu açıklamayı yapıyor:

isim (nevru:zu) Farsça nev + r°z
1 . Eski takvimlere göre yılın ve baharın ilk günü sayılan martın yirmi birine rastlayan gün.
2 . bitki bilimi Çiçekleri aslanağzına benzeyen, türlü renkte bir kır bitkisi.
3 . bitki bilimi Nevruz otu.

Şu an için kelimenin anlamından çok TDK sözlüğünde yer alıp almamasıyla, yer aldığı aşikar olduğuna göre de ne şekilde yer aldığıyla ilgileniyorum. Görüldüğü üzere kelime Türkçe'de var ve kullanılıyor. Kökeni Farsça, ve Türkçe'de yazılış biçimi de "nevruz" şeklinde.

Öyleyse filmdeki Kürtçe konuşmalarda geçen Türkçe altyazıda kullanılan "newroz" kelimesi ne demek oluyor? Madem ki çeviri Türkçe diline yapılıyor, öyleyse kelimelerin Türkçe yazılışına saygı duymak gerekmez mi? Çeviribilim açısından bunun cevabı belli: en hafif tabiriyle burada bir çeviri hatası var. Tabii asıl önemli olan bu hatanın altında yatan sebepler ki bu sebeplerin ne olduğu filmi seyrederken zaten açıkça görülüyor.

Türkçe'de farklı bir karşılığı olduğu halde Kürtçe söylendiği biçimiyle kullanılan yer adları da başka bir çeviri hatası olarak karşımıza çıkıyor. Örneğin Diyarbakır ilinin Amed olarak bırakılması gibi. Evet, filmdeki karakterler kendi aralarında konuşurken Diyarbakır'a Amed, Tunceli'ye Dersim diyebilirler. Ya da bu yer isimlerinin bölge halkının rızası dışında değiştirildiği söyleminden yola çıkarak belli bir yaklaşım içinde olabilirler -ki zaten yaptıkları da bu, ama amaç bağcı dövmek değil de üzüm yemekse, yani çeviriyi hakkını vererek doğru biçimde yapmaksa, Türkçe dilinde yapıldığı iddia edilen bir çeviride Türkçe'nin kurallarına saygı gösterilmesi gerekirdi.

Tabii en başında da dediğim gibi, genel duruşu belli olan bir filmde durup durup da sadece birkaç çeviri hatasına takılmak da abes olabilir.

Yorumlar