Teslimat başlamıştır. Şurayı imzalayıp çocuğunuzu alabilirsiniz.

Öncelikle hemen belirteyim, tabii ki korsana karşıyım. Hele bir de, kamerayla çekilmiş televizyon görüntülerinin internette yayınlanmasına hepten karşıyım. Ancak, bir şey araştırırken karşıma çıkan bu video, "İyi ki koymuşlar." dedirtti bana. Yoksa bu kadar büyük bir saçmalıktan haberim olmayacaktı.

Alalade bir şey de değil,  National Geographic gibi insanların ciddiye aldığı, orada söylenenleri doğru kabul ettiği bir kanalın belgeseli bu. Tabii hakkını verelim, belgeselin kendisine bir şey demiyorum; ama çevirisi tamamen saçmalamış.

Doğumla ilgili bir belgesel olduğundan, görüntüler de herkesin bünyesine uygun sayılmayacağından vidoeyuı buraya eklemiyorum. Sadece youtube linkini veriyorum: Buradan izleyebilirsiniz. Videoda fazla ilerlemenize gerek yok, .hemen ilk cümleden bahsedeceğim:

"Rahim boyu açılınca, ikinci aşama olan teslimat başlar." cümlesini hiç mi kinse fark etmemiş? Hadi çevirmen anlamadan etmeden yazmış, bunun editörü, sonra o ses kaydını alırken bir yönetmeni falan, kimsesi yok mu başında? Bu başlayan neyin teslimatıymış acaba? Kimsenin mi aklına gelmemiş sormak?

Bu aralar başvuru için sıklıkla kullandığım yourdictionary sitesine bakalım, doğrudan çeviri olduğu anlaşılan "teslimat"ın İngilizce karşılığı "delivery" için ne yazmışlar:

noun pl. deliveries
  1. a giving or handing over; transfer
  2. a distributing, as of goods or mail
  3. a giving birth; childbirth
  4. any giving or sending forth
  5. the act or manner of giving a speech, striking a blow, throwing a ball, etc.
  6. something delivered or to be delivered, as mail, goods, a pitched ball, etc.
  7. Now Rare a setting free, or rescuing
  8. Law
    1. the irrevocable transfer of a deed or other instrument of conveyance
    2. the transfer of goods or interest in goods from one person to another


    Konuyla alakalı olarak, üçüncü anlamın söz konusu olduğu çok açık.

Yorumlar

Cryogenix dedi ki…
"Doğum verme" esnasında kaybedilen hastanın haberi yakınlarına verilirken de "başaramadı" denir ki, ailesi, yakınlarının ne kadar başarısız olduğunu anlasın, doktorlara suç atmasın. Ne de olsa hasta başaramadı, kendi beceriksizliği.

Daha sonra şöyle bir diyalog geçer aralarında:

+"Kaybınız için üzgünüm."
-Teşekkür ederim. (ne iyi ettiniz de üzüldünüz, eksik olmayın)

+Neden kafeteryaya inip kendinize bir kahve almıyorsunuz?
-E, alayım bari. Kafa dağıtırım.

+Hayır, nedenini merak ettim yani.
-?!!??

+En iyisi aşağı inip kokain içeyim (coke).
-Hoşunuza gitsin (enjoy it).

+Bu arada, "nasıl hissediyorsunuz?"
-Beynime sinir sistemi yoluyla sinyal gidiyor, o şekilde hissetmiş oluyorum.

+Hayır, "kendinizi" nasıl hissediyorsunuz yani?
-Ben kendimi unutmuşum, sen lafazanlık yapıyorsun, doktor. Uzak dur suratımdan(get out my face). O lanet olası beyaz kıçını tekmelemeyeyim şimdi!

+Güzel koydunuz (well put). Neden oturmuyorsunuz?
-Yorgun değilim de ondan?

+Hayır, durun! "Yoooooo!!!"
-Söylemeyi unutmuşum, ben 20 yıldır bir komandoyum!

Oh, oğlan (oh, boy)!
Cryogenix dedi ki…
Düzeltme: Get out OF my face
kerem özdural dedi ki…
Gönderdiklerini arka arkaya okuyunca güldüm önce. Sonra "Yahu nesine gülüyorsun, bunlar gerçekten yapılan hatalar." dedim. Sonra bir daha güldüm; ağlanacak halimiz için yapılacak başka bir şey bulamadım çünkü :)
Cryogenix dedi ki…
Aynen öyle, üstat.

Keşke bunlar komiklik olsun diye uydurduğumuz hoşluklar olsaydı :)